Gümüş; altın ve bakır madenlerinin keşfedilmesinden sonra hayatımıza girmiştir. Bunun nedenlerinden bir tanesi, belki de diğer iki madene göre daha derinlerde çıkıyor olması sayılabilir. Oksitlenme bakımından ele alınacak olursa; altından daha hızlı, bakırdan daha geç oksitlenme özelliğine sahip bir madendir. Insan vücudu ile uyumlu ve altına göre daha ekonomik olması dolayısıyla takı tasarımında yaygın olarak tercih edilen madenler arasındadır.
Saf gümüşün yumuşak yapısı, tek başına takı tasarımında kullanıma uygun olmadığından, ancak başka bir maden/alaşımın katılımı ile sertleştirildikten kullanıma uygun hale getirilmesi mümkün olmaktadır.
925 ayar gümüş ifadesi bir dünya standardını temsil etse de, günümüzde bu standart nerdeyse sadece Türkiye tarafından kullanılmaktadır. Gümüş yüzüklerde, gümüş kolyelerde, gümüş bilekliklerde, gümüş küpelerde vb. takılarda kullanılan 925 ayar ifadesi, kullanılan gümüşün binde 925 oranında kullanıldığının ifadesidir. Özetle; 925 ayar gümüş içeren bir takı veya aksesuar binde 75 oranında başka bir maden içerir.
Önceleri bu katkı madeni ağırlıklı olarak bakır olarak kullanılırdı. Bakırın gümüşü daha hızlı oksitlenmeye teşvik etmesinden dolayı, günümüzde bu oksitlenmeyi geciktirecek hazır alaşımlar yaygın olarak kullanılmaktadır. Gümüşün oksitlenmesinde bir diğer etken ise havda ve ortamda bulunan sülfürdür. Eğer ortamda sülfür mevcut ise gümüş tepkimeye girerek gümüş sülfürü oluşur. Dolayısıyla gümüşlerde oksit olarak tanımladığımız tabaka aslında gümüş sülfürdür
Günümüzde Avrupa pazarına baktığımızda patentli germanyum alaşımlı gümüşün yaygın olarak kullanılmaya başlandığını görebiliriz. Türkiye'de, bu maden fiyat farkından kaynaklı henüz pazara girmediyse de, zaman içerisinde mutlaka talep görecektir. Türkiye'nin aksine, Avrupa'nın bazı bölgelerinde, özellikle Almanya, Avusturya gibi ülkelerde oksitli gümüş takıların kullanımı neredeyse hiç kabul görmemektedir. Bu sebepten dolayı takılarda oksitlenmeyen gümüş arayışının olması çok şaşırtıcı değildir.
Comments